<$BlogRSDUrl$>

Monday, October 24, 2005

beynimde biriken komur tozlarinin yavas yavas bir yumak haline geldigini ve nazal yollarimi takiben burnumdan asagi indigini hissediyorum. bir kismi burnuma sapmayip agzima dogru yol aliyorlar ve agzimdan pööfffffffff diye disari puskuruyorlar. klavyem simsiyah oldu. ya da zaten siyahti ve ben daha yeni farkediyorum.

benim calismam lazim. calismam lazim. calismam. calismam be bana ne. calismam eger calismak istemiyorsam. tamam mi.

Wednesday, October 05, 2005

sonraki baska bir gun yine beklerken ve yagmur da yagiyorken yaklasik 3 dakika (yalan soyluyorum, gecen zaman hakkinda hicbir fikrim yok, ama 3 dakika oldugunu dusunmek istiyorum) sadece onume baktim. elimde semsiyem vardi ve onu da hareket ettirmedim o 3 dakika boyunca. 3 dakika sonra cep telefonumu cikarip zaten silmis oldugum mesajlarin silinmis oldugunu kendi kendime teyid ettim. sonra bekleme surecini daha agrisiz gecirmek icin cep telefonunun yardimina ihtiyacimin olmasina sinirlenip onu cantama koydum ve cep telefonsuz da gayet mutlu bekleyebilmem gerektigini dusundum. 1 dakika boyunca onumdeki dakikalarda neler yapabilecegimi gozden gecirdim ve tirnaklarim oldugu aklima geldi. evet elimde tirnaklarim vardi ve onlara bakabilirdim. hangisi uzamis hangisi kirilmak uzere, anlamak icin bundan daha iyi zaman olabilir miydi? tirnaklarima bakmaya basladim. sanirim 3 dakikadan daha uzun bir sure baktim tirnaklarima. cok da iyi oldu, sag elimin yuzuk parmaginin tirnagi digerlerinden cok daha fazla uzamisti ve kesilmesi gerekiyordu. evde ilk is onu kesecektim. ben her halukarda tirnaklarima biraz daha baktim. kirilmak uzere olan yoktu. artik beklememe de gerek yoktu zaten. yurumeye basladik.

cafede oturup zeynep'i beklemeye koyuldum. beklemeye koyulmak perde asmaya koyulmak gibi extra hareket gerektiren bir eylem degil gerci, sadece masaya oturup menuye bakmak yeterli. yani eger siz beklemeye koyuldugunuzda kendi etrafinizda donup oz buyucusunden sarkilar soylemeniz ve ayni anda yaninizdan gecen 4. kadina nerede oturdugunu sormaniz gerektigini dusunuyorsaniz cok yaniliyorsunuz. beklemek icin tek yapmaniz gereken oldugunuz yerde durmak ve beklediginiz her neyse sizi en kisa zamanda bulmasi icin dua etmek. iste ben de zeynep'i beklerken ve elimdeki menuye bakarken aslinda beklemek icin hic de gerekli olmayan bir sey yaptim ve ne icmk istedigimi dusunmeye basladim. butun menuyu okuduktan ve hic ac olmadigim halde butun yemeklerin icinde ne oldugunu ogrendikten sonra espressoyla demlik cay arasinda kararsiz kaldim. aslinda o anda canim espresso icmek istiyordu ama zeynep'in de tam olarak ne zaman gelecegini bilmiyordum ve eger espresso zeynep'ten once masada olursa ve ben 4 yudumda fincandaki butun kahveyi bitirirsem zeynep gelene kadar ne yapacagim bir yana, zeynep geldikten ve icecegini ismarladiktan sonra da ne icmek isteyecegimi bilmiyordum, o yuzden icecegim sey her neyse hem tad hem icilme suresi olarak bana optimumda hizmet etmeliydi. iste demlik cay bu noktada digerlerinden siyriliyor ve espressoyu da ekarte ediyordu. evet evet ben demlik cay icecektim. hem bir suru gelecekti, hem demlikte duran cay fincana her konusunda sicak kalacakti, hem de kahveden cok daha saglikliydi. artik sira siyah cay icmek istemedigime gore hangi bitki cayini icmeyi istedigime karar vermekteydi. ihlamur icecektim. ya da ada cayi. o sirada yandaki masaya cappuccino geldi. ben de garson geldiginde ihlamur veya adacayi, aklimdan tam o anda hangisi gecerse onu soylemeye karar verdim. buyuk bir demlik bitki cayi. garson geldi. ve ben cappuccino ismarladim.

This page is powered by Blogger. Isn't yours?

don't refrain from curiosity may driimbuk
arouse others' curiosity iz birakin..
Dreambook